Anemi (Kansızlık) Belirtileri Nelerdir?

GÜVEN SAĞLIK GRUBU

Paylaş:

Anemi (Kansızlık) Belirtileri Nelerdir?

Soluk cilt, yorgunluk, unutkanlık, baş dönmesi ve saç dökülmesi gibi belirtiler gösteren anemi, toplumda bilinen adıyla kansızlık, birçok sistemi etkileyebilir. Başta demir eksikliği olmak üzere, birçok başka hastalıklardan da kaynaklanabilen anemi nedenin doğru saptanması oldukça önemlidir. Anemi, detaylı muayene ve testlerle tanı almalı ve uygun yöntemlerle tedavi edilmelidir.

Güven Hastanesi Hematoloji Bölümünden Uzm. Dr. Sevinç Yılmaz, anemi hakkında bilgi verdi.

Anemi (Kansızlık) Belirtileri Nelerdir?

İçindekiler

Anemi (Kansızlık )nedir?

Kan, sıvı kısım olan serum ve kan hücrelerinden oluşmaktadır. Eritrositler (alyuvarlar), lökositler (akyuvarlar) ve trombositler/plateletler (kan pulcukları) kan hücreleridir.

Anemi, alyuvarların ve içerisinde bulunan hemoglobin (Hg) molekülünün azalması durumuna denir. Dünya Sağlık Örgütü hemoglabinin erkeklerde 13gr/dl, kadınlarda 12gr/dl’den düşük olması durumunu anemi olarak tanımlamıştır.

Eritrositler, yapım yeri olan kemik iliğinden ana madde olarak demiri alır ve Hg molekülünü oluşturur. Oluşan Hg, oksijeni taşıma fonksiyonuyla vücuttaki tüm dokuların oksijen gereksinimini sağlar. Bu nedenle anemi gelişmesi durumunda eksikliğin derecesine bağlı olarak hafiften şiddetliye hemen tüm sistemlere ait fonksiyon bozukluğu meydana gelebilir. Özellikle, santral ve periferik sinir sistemi ile kardiyak sistemdeki hipoksi ciddi bozukluklara neden olur.

Aneminin (Kansızlığın) nedenleri nelerdir?

Anemi nedenleri, etyopatogeneze (oluşum nedenleri) veya morfolojik (eritrosit şekillerine) değişimlere göre belirlenmiştir.

Anemiler oluşum nedenlerine göre;

  • Kan kaybına bağlı anemiler,
  • Eritrosit veya Hg yapımındaki bozukluklara bağlı anemiler,
  • Eritrosit yıkımına bağlı anemiler (hemolize bağlı anemiler) olmak üzere üç başlıkta toplanmıştır.

I. Kan kaybına bağlı anemiler

Kan kaybına bağlı ortaya çıkan anemiler, akut ve kronik kan kayıpları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Travma veya iç kanamayla oluşan anemiler akut kan kayıplarıyla ortaya çıkan anemilerdir. Kaza sonrası oluşan açık kanamalar bu duruma örnek gösterilebilir.

Kronik kan kayıplarıyla ortaya çıkan anemiler içerisinde yüzde 30 ile en sık görülen “demir eksikliği anemisi (DEA)”dir. Kronik kanama ve buna bağlı gelişen demir eksikliği, en önemli nedendir.

II. Eritrosit veya Hg yapımındaki bozukluklara bağlı anemiler

Bu gruptaki en önemli patoloji Hg yapım eksikliğidir. Hg yapımı için gerekli olan demirin eksikliği en önemli nedendir.


Demir eksikliğinin başlıca nedenleri şunlardır:

Beslenmeye bağlı demir eksikliği

Az gelişmiş yoksul ülkelerde ya da gelişmiş ülkelerin daha yoksul bölgelerinde besinsel demir eksikliği ne yazık ki sıklıkla görülür. Özellikle büyüme çağındaki çocuklarda demir ihtiyacı artar ve bu dönemde yeterli beslenilmemesi sonucunda demir eksikliği gelişir.

Kronik kanamalar

Kadınlardaki menstrüasyon(adet) kanaması, kronik kan kayıpları içerisinde en sık görülen nedendir. Bu nedenle de menopoza kadar olan süreçte kadınlarda DEA (Demir Eksikliği Anemisi), erkeklere oranlara daha fazla görülür. Menstrüasyon kanamasının ortalama 4-5 günden uzun ve yoğun olması kronik anemilerin en önemli nedenini oluşturur.

Diğer önemli neden ise gastrointestinal ve ürogenital sistemdeki kanamalardır. Peptik ülser, hiatus hernisi (mide fıtığı), özofagus varisleri, mide-kolon kanserleri, çölyak hastalığı, kolon polipleri, iltihabi bağırsak hastalıkları, hemoroid ve parazitler bu kanamaların nedeni olabilir.

Demir emiliminin bozulması

Atrofik gastrit, parsiyel-total gastrektomi ve ince bağırsak hastalıklarında demir emilimi bozulabilir.

Artan demir gereksinimi

Hızlı büyüme (infant ve adölesan) dönemlerinde, gebelik ve laktasyon (emzirme) dönemlerinde demir ihtiyacı arttığı için DEA sık görülür.

Kemik iliğinde eritrosit yapımının bozulduğu durumlar

Hücre yapımı sırasında gerekli ana vitaminler olan B1, B2 ve folik asitin alımlarındaki veya emilimlerindeki eksiklikler anemi oluşumunda önemli nedenlerdendir. Kemik iliği bozuklukları da (Aplaziler, fibrozis, hematolojik maligniteler, lösemi ve lenfomalar, malignitelere bağlı infiltrasyon) eritrosit yapımında eksikliğe neden olabilir.


III. Eritrosit yıkımına bağlı anemiler (Hemolize bağlı anemiler):

Bu grupta sıklıkla doğuştan olan anemiler görülür. Ülkemizde de sık görülen "talasemiler" çocukluk çağının en önemli anemi nedenini oluşturur. Kazanılmış hemolitik anemilerde ise ilaç ve enfeksiyonlara bağlı oluşan antikorlar en önemli sebeplerdir.

Kronik hastalıklar sırasında da yapım ve yıkım yoluyla “sekonder anemiler” olarak adlandırılan böbrek hastalıkları, romatolojik hastalıklar, kronik enfeksiyonlar ve ileri karaciğer yetmezlikleri gibi kronik hastalık anemileri olabilir

Hekimler tanı ve tedavileri basamağında, eritrositlerdeki morfolojik değişikliklere yani eritrosit büyüklükleri ve hemoglobin içeriğinin durumuna göre de anemileri mikrositer- makrositer olarak ayırabilirler.

Aneminin belirtileri nelerdir?

Belirtilerin şiddeti anemi gelişiminin hızına, hastanın yaşına ve diğer hastalıklarına bağlı olarak değişir. Akut kanamalarda yakınmalar kısa sürede gelişip acil tedavi gerektirirken, kronik anemiler de organizmanın toleransı ve adaptasyonu ile uzun sürece yayılmış olarak saptanır. Yaş ilerledikçe de anemi bulguları özellikle kardiyak sistemini daha ciddi etkileyerek hızlı tedaviyi gerektirir

Aneminin başlıca belirtileri şunlardır:

  • Kuru ve soluk cilt
  • Yorgunluk
  • Uyku hali
  • Dikkat bozukluğu
  • Unutkanlık
  • Baş dönmesi
  • Baş ağrısı
  • Kulak çınlaması
  • Çarpıntı
  • Nefes darlığı
  • Göğüs ağrısı
  • Dilde yanma
  • Ağız içinde aftlar
  • Saç dökülmesi
  • Parmaklarda uyuşma
  • Kas kuvvetinde azalma
  • Tırnak değişiklikleri

Uzun ve ağır durumlardaysa “pika sendromu” olarak adlandırılan toprak, saç, tebeşir, kömür gibi maddeler yemek istenebilir. Ayrıca yemek borusunda mukoza bozukluğuna bağlı olarak yutma zorluğu gelişebilir.

Anemi tanısı nasıl konur?

Anemi aslında birçok sistemi etkileyen bir bulgudur. Bu nedenle detaylı muayene, laboratuvar ve görüntüleme testleriyle aneminin nedeni belirlenmeli ve tedavisi planlanmalıdır.

Öncelikle hemogram (tam kan sayımı), periferik yayma, retikulosit, serum demiri ve bağlama kapasitesi, ferritin, B12, folik asit ve altta yatan nedenleri saptamak üzere geniş biyokimya testleri istenebilir.

Görüntülemede de karın ultrasonografisi, özellikle de endoskopik tetkikler yapılmalıdır. Çünkü sindirim sistemi kanamaları ve tümörleri yüzde 30 ile demir eksikliğinin en yüksek nedenlerini oluşturur.

Gaitada kan aranması, ilk basamak tetkiklerde yapılabilir. Ancak negatif olması kanamayı ekarte edemeyeceği için endoskopik tetkikler de mutlaka yapılmalıdır. Çölyak hastalığı, ülseratif kolit ve atrofik gastrit gibi emilim sorunları açısından da endoskopiler uygun olacaktır.

Gerekli durumlarda hemoglobin elektroforezi ve kemik iliği biyopsisi de yapılabilir.

Anemi nasıl tedavi edilir?

Anemide nedene yönelik tedavi öncelikli olmalıdır. Kronik ve en sık görülen neden demir eksikliği olduğu için öncelikle demir tedavisine başlanmalıdır. Kan düzeylerine göre tedaviye B12, folik asit, çinko da eklenebilir.

Hemoglobin düzeyine göre oral demir preparatları planlanır. Demir sülfat, fumarat, glukonat kullanılabilir. Oral demir dozu günde ortalama 180-200 mg olup, aneminin ağırlığına göre artırılabilir.

Demir çeşitli ilaçlar; çay, kahve ve yiyeceklerle etkilenebileceği için aç karnına alınmalıdır. Sabah açlıkta sindirim sistemi yakınmalarının artması nedeniyle gün içerisinde hatta yatarken alınabilir.

Yiyecekler ile demir alımı, beslenme yetersizliği olan gruplar hariç genelde söz konusu olmaz. Vejeteryanlarda da baklagillerin alımı yeterli olmakta ve demir eksikliği genelde görülmez.

Yumurta,

Hayvansal gıdalar,

Baklagiller demir açısından zengin besinlerdir.

İçerdikleri demir miktarının yeterli olmadığı pekmez, siyah üzüm gibi gıdalarla demir eksikliği tedavisi söz konusu değildir.

Demir çeşitli ilaçlar nedeniyle gaita rengi demirle boyanacaktır. Kişisel duyarlılığa bağlı olarak kabızlık veya ishalin gelişmesi durumunda doktor denetiminde doz ve süreler ayarlanarak adaptasyon sağlanabilir.

Oral demir ile hemoglobin değerleri ortalama iki haftadan sonra 1-2 gr/dl olacak şekilde artmaya başlar. En az 2-3 aylık tedavi sonrası kontrolle mutlaka normal değerlere ulaşılmalıdır.

Adet kanamasının yoğunluğuna bağlı oluşan anemiler düzeltildikten sonra her adet döneminde düşük doz demir ile destek almalıdır.

Anemi tedavi edilirken örneğin mide ülseri gibi kanamayı oluşturan rahatsızlığın da tedavisi mutlaka yapılmalıdır.

Oral demir hem güvenli hem ekonomik hem de kolay uygulanabilen bir tedavi yoludur. Ancak sindirim sisteminde akut kanamanın olduğu durumlarda, ciddi emilim sorunu ve oral demir intoleransı olan hastalarda parenteral (damar yoluyla demir tedavisi) tedavi uygulanabilir.

Parenteral tedavi alerjik reaksiyonlar ve uygulamada oluşabilecek damar sorunları nedeniyle mutlaka güvenilir bir sağlık merkezinde uygulanmalıdır. İntramuskuler olarak tabir edilen kas içi enjeksiyon uygulaması ise yan etkileri nedeniyle tercih edilmemektedir. Eritrosit süspansiyonu verilerek aneminin akut düzeltilmesiyse ancak ağır kanama gibi hayati tehlike yaratan acil durumlarda uygulanabilir.

Sağlık Rehberi

Sağlık rehberimizden içerikler görüntüleyin.

Haber Bültenimize üye olun.

Periyodik olarak haber bültenimizi size ulaştıralım.

...

Nesilden nesile hayat bize GÜVEN diyor.


Güven Hastanesi hizmet standartları ile JCI tarafından akredite edilmiştir. JCI şikayet bildirimlerinizi buraya tıklayarak yapabilirsiniz.

Kişisel verilerin korunması ve işlenmesi politikalarına ilişkin aydınlatma metnimize buradan kişisel veri işleme envanteri ve kişisel verilerin korunması politikamıza ise buradan ulaşabilirsiniz.


Sayfanın son güncellenme tarihi: 08-01-2024
Sağlık Rehberi