Tansiyon, yani kan basıncı, kalbimizin her atışında kanı damarlarımıza ne kadar güçle gönderdiğini gösteren önemli bir sağlık göstergesidir. Bunu hissetmemiz mümkün değildir; tansiyonumuzun nasıl olduğunu anlamanın tek yolu, doğru bir ölçüm yapmaktır. Ölçüm sonucunda karşımıza iki farklı değer çıkar: Halk arasında “büyük tansiyon” denilen sistolik basıncının 120 mmHg, “küçük tansiyon” olarak bilinen diyastolik basıncın ise 80 mmHg civarında olması, genel olarak ideal kabul edilir. Yine sistolik kan basıncının 140 mmHg ve diyasyolik kan basıncının 90 mmHg’nin üzerine olması yüksek tansiyon olarak kabul edilir.
Peki tansiyon neden yükselir ya da düşer, hangi belirtiler ciddiye alınmalıdır ve sağlıklı bir tansiyon için neler yapmak gerekir? Tüm bu soruların yanıtını Güven Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Yakup Ekmekçi verdi.
Tansiyon Nedir?
Tansiyon, kalbin pompaladığı kanın damar duvarlarına uyguladığı basıncın adıdır. Vücudun her hücresine yapım elemanların ulaşabilmesi için kanın belirli bir basınçla hareket etmesi gerekir. Bu basınç çok yükseldiğinde damarlara zarar verebilir, çok düştüğünde ise hayati organlara yeterli kan gidemez. Bu nedenle tansiyon, sağlığın en temel göstergelerinden biridir.
Sistolik ve Diyastolik Basınç Nedir?
Tansiyon ölçümlerinde iki farklı değer bulunur:
- Sistolik Basınç (Büyük Tansiyon): Kalp kasıldığında kanın damarlara uyguladığı en yüksek basınçtır.
- Diyastolik Basınç (Küçük Tansiyon): Kalp dinlenirken damar içindeki basıncın en düşük olduğu andır.
Bu iki değer birlikte, kan dolaşımının ne kadar dengede olduğunu gösterir.
Tansiyon Çeşitleri Nelerdir?
Tansiyon, ölçüm değerlerine göre genel olarak birkaç grupta değerlendirilir:
- Normal Tansiyon: Vücudun en sağlıklı kabul ettiği aralık.
- Düşük Tansiyon (Hipotansiyon): Kan basıncının normalin altında olması.
- Yüksek Tansiyon (Hipertansiyon): Damarlarda sürekli yüksek basınç bulunması.
- Sınırda Tansiyon (Prehipertansiyon): Normal ve yüksek tansiyon arasındaki geçiş dönemi.
- Acil Tansiyon: Acil müdahale gerektiren çok yüksek değerler.
Yüksek Tansiyon (Hipertansiyon) Nedir?
Hipertansiyon, kanın damar duvarına uzun süre normalden yüksek basınç uygulamasıyla ortaya çıkan bir durumdur. Bu yüksek basınç zamanla damarlarda hasara, daralma, tıkanma veya yırtılmaya yol açarak kalp, beyin ve böbrek gibi organlarda ciddi hasar ve organ yetmezliğine neden olabilir. Erişkinlerde, farklı zamanlarda yapılan en az üç ölçümde sistolik basıncın 140 mmHg’nın, diyastolik basıncın 90 mmHg’nın üzerinde olması hipertansiyon tanısı için yeterlidir.
Hipertansiyon; kalp yetmezliği, kalp krizi, ritim bozuklukları, inme ve kronik böbrek hastalığı gibi pek çok hastalık için önemli ve önlenebilir bir risk faktörüdür. Bu nedenle kan basıncının normal aralıkta tutulması hayati önem taşır. Ölçümlere göre 140/90–159/99 mmHg arası evre bir, 160/100–179/109 mmHg arası evre iki, 180/110 mmHg ve üzeri ise evre üç hipertansiyon olarak sınıflandırılır. 180/110 mmHg’nin üzerindeki ve organ hasarıyla seyreden durumlar akut ciddi hipertansiyon olarak adlandırılır ve inme, aort diseksiyonu, kalp yetmezliği veya akut koroner sendrom gibi hayatı tehdit eden tablolarla ilişkili olabilir.
Düşük Tansiyon (Hipotansiyon) Nedir?
Düşük tansiyon ya da hipotansiyon, kan basıncının normal kabul edilen değerlerin altında seyretmesi ve buna bağlı olarak baş dönmesi, halsizlik, yorgunluk, sersemlik hissi, bayılma gibi şikâyetlerin ortaya çıkmasıyla kendini gösteren bir durumdur. Özellikle ani geliştiğinde veya uzun süre devam ettiğinde, kişinin gündelik aktivitelerini zorlaştırabilir ve yaşam kalitesini belirgin şekilde düşürebilir.
Bazı kişilerde yapısal ya da genetik olarak tansiyon doğal olarak düşük seyrederken, kimi zaman da sıvı kaybı, kullanılan ilaçların yan etkileri veya altta yatan başka bir hastalığın belirtisi olarak ortaya çıkabilir. Bu nedenle düşük tansiyonun ciddiye alınması ve gerektiğinde düzenli olarak takip edilmesi önemlidir. Kalbin pompaladığı kanın damar duvarına uyguladığı basınç, yaşam için kritik bir göstergedir; bu basıncın normalin altına düşmesi, organlara ve beyne yeterli kan ve oksijenin ulaşmasını zorlaştırarak uzun vadede sağlık açısından risk oluşturabilir.
Tansiyon Değeri Kaç Olmalı? Hangi Değerler Normal, Hangileri Tehlikeli?
İdeal Tansiyon Kaç Olmalı?
Genel olarak yetişkin bir birey için ideal tansiyon değeri 120 / 80 mmHg civarındadır. Yani 120 büyük tansiyon (sistolik), küçük tansiyon (diyastolik) ise 80 olmalıdır. Bu değerler herkeste birebir aynı olmak zorunda değildir. Önemli olan, tansiyonun sizin için uygun aralıkta ve mümkün olduğunca dengeli olmasıdır.
Yaşa Göre Tansiyon Kaç Olmalıdır?
Tansiyon, yaş ilerledikçe genellikle hafif bir yükselme eğilimi gösterir. Ancak bu her durumda normal kabul edilmemelidir. Kişinin genel sağlık durumu, kronik hastalıkları, kullandığı ilaçlar ve yaşam tarzı gibi faktörler ideal tansiyon değerlerinin belirlenmesinde önemli rol oynar.
Tansiyon Değerlerini Etkileyen Faktörler Nelerdir?
Tansiyon değerlerini pek çok farklı faktör etkileyebilir. En başta genetik yatkınlık (ailede hipertansiyon öyküsü olması), yaş ve cinsiyet rol oynar. Bunun yanında fazla tuz tüketimi, düzensiz beslenme, fazla kilo (obezite), hareketsiz yaşam, sigara ve alkol kullanımı, stres, yetersiz uyku ve aşırı kafein tüketimi tansiyonu yükseltebilir. Böbrek hastalıkları, hormonal bozukluklar, bazı kalp-damar hastalıkları ve kullanılan ilaçlar da tansiyon üzerinde etkili olabilir. Bu nedenle tansiyon değerlendirilirken yalnızca ölçüm sonucu değil, kişinin yaşam tarzı ve sağlık geçmişi de birlikte ele alınmalıdır.
Tansiyon Nasıl Ölçülür?
Tansiyon ölçümü, kol çevresine yerleştirilen bir manşon (tansiyon aleti kol bandı) ile yapılır. Ölçümden doğru sonuç almak için bazı kurallara dikkat etmek gerekir: Ölçümden en az 5 dakika önce dinlenmiş olmalı, son 30 dakika içinde sigara içilmemiş, kafein (kahve, enerji içeceği vb.) alınmamış olmalıdır. Ölçüm sırasında sırtınızı bir sandalyeye yaslamış, ayaklarınız yere düz basar şekilde, bacak bacak üstüne atmadan oturmanız gerekir. Kolunuz kalp hizasında, rahatça desteklenmiş olmalı ve manşon çok sıkı ya da çok gevşek olmamalıdır.
Hazırlayan: Prof. Dr. Yakup Ekmekçi

